13 Mart 2012 Salı

UYUŞTURUCULAR VE SUÇ



T.Fikret SARISÖZEN[*]


            Günümüz kriminolojisinde son zamanlarda ortaya atılan söylem ve araştırmaların önemli bir bölümü, uyuşturucu kullanımı ile suç, özellikle şiddet suçları arasındaki bağda odaklanmıştır. Bu hipotezler tipik olarak uyuşturucular ile suç arasında iki yönlü bir nedensel bağlantı kurmaktadır.
1-     Belirli bir uyuşturucu maddenin psikolojik etkilerinin, insanın bastırdığı engelleri
ortadan kaldırarak ya da diğer farmakolojik etkilerle şiddete yol açtığı söylenmektedir.
2-     Bazı uyuşturucu maddelerin çok pahalı olmasının, tiryaki oldukları maddeleri
kullanmak için yeterli parayı bulmak amacıyla uyuşturucu kullanıcılarını suç işlemeye(özellikle mülkiyet suçlarına) yöneldiği söylenmektedir. “Uyuşturucuların suç işlemeye neden olduğu” hipotezinin odak noktası, hangi etkenin öncelik taşıdığı sorusudur. Uyuşturucu ya bağımlı hale gelip daha sonra suç işleyen bireylerimi, yoksa suç kariyeri başladıktan sonra uyuşturucu kullanmaya başlamış olan suçluların mı? Bana göre: önemli araştırmalara rağmen bu ampirik sorunun cevabı henüz verilmemiş durumdadır. Bununla birlikte, yapılan incelemelerin pek çoğu uygun hapishane ve mahkumlar arasında yapılmış olmakla ve buna bağlı olarak bir örnekleme sorunu çıkarmakla birlikte, uyuşturucu kullanımı ile suç işleme arasında olumlu karşılıklı ilişkiler bulunduğu ortaya konulmuştur.
            Başka bir ampirik sorun genel suç oranının ne kadarını uyuşturucu kullanıcılarının işlediğini belirlemede çıkan güçlüktür. Yapılan araştırmalar, uyuşturucu bağımlıları ilgili doğru verilere ve onların bağımlılıklarının parasal maliyetini gösteren rakamlara sahip olsak bile, eroin bağımlılarının ne kadar suç işlediğini hesaplamak hemen hemen olanaksızdır.
            Kriminologlar suç oranlarında görülen dalgalanmaları, uyuşturucu piyasalarındaki ve uyuşturucu kullanımı modellerindeki değişkenlerin tarihsel olarak suç eğilimleri ile nasıl bir ilişki içinde olduğuna işaret ederek açıklamaya çalışırlar. New York emniyet müdürlüğünce yapılan bir araştırmada 1980lerin sonunda ülke çapında soygun şikayetlerinde görülen artışların, sezgisel ve anekdot olarak  daha yüksek suç oranları ile bağlantılı olduğu tahmin edilen bir uyuşturucu olan crack kokainin ortaya çıkışına bağlanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Crack kokain New York City’de uyuşturucu sahnesine  1985 ve 1986 da soygun şikayetlerinin fiilen dramatik ölçülerde arttığı bir zamanda çıkmıştır. Pek çok kriminolog, bu tarihsel trendlere ve basit bir karşılıklı ilişkide çıkarsama yapmak gibi genel bir eğilime bakarak, 1980lerin sonlarında New York City‘de işlenen soygun olaylarındaki artışta crak kokainin çıkışının neden olduğu sonucuna varacaktır. Oysa bu kriminologlar, New York City’de işlenen soygunlarda görülen azalmanın crack kokain bağımlılığı ve kullanımındaki dramatik bir azalmaya işaret ettiği sonucu çıkarmaya eğilimli olurdu. Bazıları da, benzer bir doğrultuda, sokak çocuklarının tercih ettiği uyuşturucu olarak eroinin tekrar öne çıkmasının ev hırsızlığı şikayetlerinde bir artıştın ifadesi olabileceğini, çünkü ev hırsızlığı oranlarının uzun süreden beri eroin kullanımının ölçüsü ile bağ kurularak açıklandığını ileri süreceklerdir. Ne yazık ki bu kriminologların iki hipotezi de New York City’de bu günkü ampirik verilerle doğrulanmamaktadır.
            1984’de crack kokain patlamasından hemen önce, NYPD Manhattan Central Booking sponsorluk yaptığı ilk uyuşturucu kulanım tahmini (duf) idrar tahlili alan izleri, suçu ne olursa olsun, örnek seçilen tüm tutuklular arasında %42’lik bir kokain kullanma oranı bulunduğunu ortaya koyuyordu. 1988’de, crack kokain salgınının herhalde en yoğun olduğu zaman da, bütün tutuklular arasında  kokain kullanımının üstünlüğü neredeyse iki kat artarak %83’e çıkmıştı ve crack kokain ile suç işleme arasında hipotetik bir ilişki olduğu düşüncesine inandırıcılık kazandırıyordu.
            O yıllardan beri bütün tutuklular arasında kokain kullanımında bir azalma görülmesine rağmen, bu düşüş oldukça sınırlı boyutlar da kalmıştır. Şubat 1995’de tutukluları %78’i kokain testinde pozitif sonuç verirken, Mayıs 1995’de %68’i kokain testinde pozitif sonuç veriyordu. 3 ayda bir çıkarılan bu veriler pozitif kokain testlerinde tipik bir değişim çerçevesinde kalmaktadır. Üç ayda bir yapılan incelemelerde kokain testi pozitif çıkan tutukluların oranı %59 ile %83 arasında değişmiş ve 1993’den beri %63’den %78’e yükselmiştir. New York City’deki tutuklular arasında kokain kullanımı önemli ölçüde azalmadığı gibi kokain kullanımındaki azalmanın kokainin neden olduğu tahmin edilen suç ve şiddet suçu oranlarındaki muazzam azalmaya işaret edebileceği ölçüsünde kesinlikle azalmamıştır. New York City’deki soygunların 107.500 vakayla 1981’de, crack kokainin çıkışından önce ve DUF ölçülerine göze crack kokain kullanımının en yoğun düzeye ulaştığı zamandan 7 yıl önce tepe noktasına ulaştığına dikkat çekilmelidir.
            Eroin bağımlılığındaki hipotetik, üç ayda bir açıklanan uyuşturucu kullanım tahmini verilerinde de açıkça görülmez. 1984’de tutukluların %21’nin afyon testi pozitif çıkmış ve afyon testi pozitif çıkanlar en yüksek noktaya Haziran 1988’de %27, Ekim 1988’de %25’lere ulaşmıştır. En yeni DUF testlerine göre, Şubat ve Mayıs 1995’te tutukluların %22’si ve 20’sinin afyon testleri pozitif çıkmıştır.
            Narkotik çalışmalarla ilgili verilerde, uyuşturucu kullanımının önemli ölçüde azalmadığı yönünde dolaylı bir kanıt ortaya koymaktadır. New York City’de Narkotik suçlarla ilgili toplam tutuklamalar 1984’den beri en yüksek noktasına, 1994’de % 29,9’luk artışta çıkmıştır. Uyuşturucu suçu tutuklamaları 1994’de %11,4 oranında artarken, uyuşturucu kullanmakla suçlanarak yapılan tutuklamalar %54.2 artmıştı. 12 Kasım 1995’e kadar, NYPD’deki toplam narkotik suçları tutuklamaları, 1994 dönemine kıyasla %10.14, 1993 dönemine kıyasla %39.06 oranında artmıştır. Bu artış açıkça bizim şehrin narkotik suçlar probleminin üzerine yürümeye yönelik yoğun çalışmalarımızdan ve stratejik yaklaşımımızdan kaynaklanmasına, tutuklama verileri uyuşturucu kullanımının yaygınlığı konusunda kesin bir kanıt sayılmamasına rağmen, bu sayılar uyuşturucu kullanımının hala yaygın kaldığının kesin bir göstergesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder